Strasbourg Sovyeti ve esnafın kolaya kaçması

Fransa'da sovyet denemesi, değişen isimler, sokak levhaları ve esnafın kolayı tercihi.
Ocak '21

“Katedralin kulesinde öğleden beri kızıl bayrak dalgalanmasına rağmen
kilisenin orgundan daha iyi ses çıkmıyor.” – Alfred Döblin

Paris’te, 19. Bölge’de Buttes-Chaumont Parkı’nın karşısında ufak bir dükkânda Armand isimli bir Türk terzi var. Terziden çok, dokundurma yapanlardan; işte kıyafeti ufaltacaksın, orasını burasını dikeceksin, düzelttireceksin. Adam çok küçük yaşta Fransa’ya kaçak olarak geldiğini ve Türkçe’yi unuttuğunu iddia ediyor. Okuma yazması da yok. Soranlara “Adım Armand” diyor. “Bu nasıl Türk ismi?” deyince, “Kendi ismim onlara zor geldiğinden bu ismi seçtim” diye sokağın tabelasını işaret ediyor (Rue Armand Carrel). Değişen isimler, sokak levhaları ve esnafın kolayı tercihi.

Fransa’da Alsace bölgesinin başkenti Strasbourg’da 22 Kasım Sokağı levhasının anlamını sokaktan geçen birine sorunca “1944’teki Özgürlüğe” diye yanıtlar. General Leclerc’in askerlerinin ayın 23’ünde şehre şaşalı bir giriş yaptıklarını okuyabilirsiniz bir yerlerde. Oysa levha hiç kuşkusuz o tarihten bile eskidir. Bir başkası mevzunun 22 Kasım 1918 ateşkesiyle ilgili olduğunu söyler. Bu durumda, tarihte hata varsa bir gün değil, 11 Kasım’da öğlen saatlerinde gerçekleşen ateşkes nedeiyle yanlışın on bir gün olduğunu düşünürsünüz belki. Strasbourg gerçekten 22 Kasım 1918’de “kurtarılmıştı”, ancak Alman ordusundan değil, Fransızların kendi Fransız yoldaşlarından. Fransız birlikleri, işçilerin, köylülerin kurduğu Strasbourg Sovyeti’ni ilhak etmişti.

1918 Ekim ayının sonunda İmparatorluk Almanya’sı savaşı kaybetti ama Ludendorff da dahil olmak üzere bazı generaller güçlü savaş filosuna güvenerek onur savaşı vermek istedi. Kiel’de, Baltık Denizi’nde denizciler kendi sovyetlerini kurdu ve şekillendirdi. İşçi sendikaları da onlara katıldı ve kızıl bayraklar taşıyan isyancı müfrezeler davalarına yoldaş kazanmak için komşu kasabalara ilerledi. Yaklaşık 15.000 Alsace ve Lorraine yurttaşının ajitasyonuna olumlu cevap veren halkın katılımıyla yürüyüş büyüdü. 8 Kasım’da Strasbourg halkı Bavyera Cumhuriyeti Konseyleri’nin ilanını öğrendi. Ertesi gün binlerce gösterici Kuzey Almanya’dan gelen denizcilerin ilk müfrezelerine tezahürat yapmak için Kléber Meydanı’nı işgal etti. Düzinelerce imparatorluk subayı halkın tepkisiyle ortadan kayboldu. 11 Kasım 1918’de imzalanan ateşkes anlaşması Alsace Lorraine’in Alman birlikleri tarafından on beş gün içinde tahliye edilmesini şart koştu. Kehl Köprüsü’nde bir tren askerlerce durduruldu, arbedede imparatorluğa sadık bir komutan ateş emri açtı. Er Fir vurularak öldürüldü. Yoldaşları nehri geçip Ren Nehri’nin karşısındaki Strasbourg’un kontrolünü ele geçirdiler. Strasbourg’daki Alman burjuvazisi sürekli Fransız birliklerini “huzursuzluğa” son vermeye çağırdı. Burjuvaların sloganı şuydu: “Kızıldan daha çok Fransız!”

Alman yazar Carl Zuckmayer anılarında bölgede insanların aniden Alman isimlerinden vazgeçip panik halde Fransız isimleri almaya başlamasını anlatır:

Bir kez daha savaş alanına dönmek zorunda kaldık: Yedek alayımızın konuşlandığı Strasbourg’da bir geceden sonra. Dünya Savaşı’ndan önce Çin ve Afrika’daki Alman sömürge seferlerine katılmış olan eski bir tuğgeneralin orada küçük bir bistrosu vardı: Lettow – Vorbeck oluşumunun Alman sömürge birliklerinin şapkasını ima eden “kapağı açık” isminde. Şimdiden ismini “L’Estaminet” diye değiştirip restoranın tabelasını yeniden boyamış. Adamın adı aslında Hebel’di ve ailesi ona Johann Peter adını vermişti, o da şimdi Jean-Pierre’i seçmişti. Kasım ayının başındaydık, sis vardı ve hava soğuktu. Geceyi onun evinde geçirdim. İnanılmaz içtik. Kızlarım dediği iki genç kız ortada geziyordu. Cepheye dönmememi, kızların beni saklamasını önerdi. Onun tavsiyesine uymayacak kadar ayık kalmıştım. Burada sıkışıp kalmak istemiyordum, eve gitmek istiyordum: geri dönüş yolunda orada olması gereken birlikler görünmedi. Ertesi gün, bir yem arabasıyla Vosges’da görevlendirildiğim bataryaya gittim. Yaralandıktan sonra yedek alaydan aynı şekilde oraya gelen birkaç yaşlı buldum. Beni tanıyorlardı. Bana seçileceğim bir asker konseyi kurduklarını açıkladılar. Komutanları katılmazlarsa vuracaklarmış. Yüzlerine güldük geçtik. Ertesi gün, çobanını kaybetmiş bir koyun sürüsü kadar cesaret kazanmış “isyankâr birlik” bölümünden bir arabayla ayrıldılar. Ben kaldım. “Devrimci” ekip bir subay istedi. Poilus’un Enternasyonal siperlerinden yükseldiği gibi değil ama, daha çok paylaşım savaşının başlangıcında olduğu gibi…

Alsace’lı devrimci denizciler Strasbourg’da bir Askeri Konsey kurdular; Vali Von Rohden’den tutukluların serbest bırakılmasını, basın ve ifade özgürlüğünü, postada sansürün kaldırılmasını, gösteri yapma hakkını talep ettiler. Hapishaneler kapılarını açtı, konsey kamu binalarını ele geçirdi ve rozetler, rütbeler tümüyle kaldırıldı. Şehirde kızıl bayraklar dalgalandı, bir tanesi de katedralin tepesine dikildi. Strasbourg’un duvarlarını kaplayan posterlerde şöyle yazıyordu: “Kapitalist devletlerle hiçbir ortak noktamız yok; sloganımız: Ne Almanlar, ne Fransızlar, ne de tarafsızlar. Zafer Kızıl Bayrağın.” İşçi ve Asker Konseyleri Devrimi Strasbourg Sosyalist Cumhuriyeti böylece 10 Kasım 1918′ de ilan edildi. Ancak Strasbourg’un Sosyal Demokrat Belediye Başkanı Jacques Peirotes boş durmadı. Fransız karargâhına gizlice acil koduyla yazı yazdı ve generallerden “Strasbourg’a gelişlerini hızlandırıp kızılların trajik bir sonu muştulayan hakimiyetine son vermelerini” istedi. Çağrısı tabii ki kabul edildi. Normalde en erken 25 Kasım’da Alsace’a ulaşması beklenen Fransız birlikleri acele etti. 17 Kasım’da Mulhouse’u ele geçirdiler. 22 Kasım’da beklenmedik bir anda Strasbourg’a girdiler. Katedrale hemen üç renkli bayrağı astılar. Konsey toplantılarının yapıldığı Adalet Sarayı’na saldırdılar. İşçi örgütleri lağvedildi ve örgütlerin yayınladığı tüm sosyal kararnameler iptal edildi. Fransız militarizmi Prusya militarizminin yerini aldı hızlıca. Burjuvazi, II. William yönetimindeki konumunu ve ayrıcalıklarını çok geçmeden yeniden kazandı.

Armand becerikli bir terzi, hep gülümsüyor; soranlara “İspanyol asıllıyım” diyor bazen. ✪

Arşivler

Önceki

[Walker Percy] Havadaki umutsuzluğun bilincinde olmak ve daha iyi bir şey aramak

Sonraki

Jens Bjørneboe: Öfkeli başarısız romancının başardığı